İnternete açılan penceremiz olan web tarayıcıların rekabeti şimdiye kadar daha çok kişisel bilgisayarlar üzerindeydi. Akıllı telefonlar ise rekabetin yeni boyutu oldu. Henüz kızgın bir rekabet olmayan tablet dünyasında ise büyük rekabetin ilk oyuncuları öne çıkmaya başlıyor.
Daha önce Fennec ile mobildeki rekabette geri kalmayacağını, hatta tablet pazarına giriş yapacağını gösteren Mozilla, iPad için yeni bir tarayıcı geliştiriyor.
Geliştirilen yeni tarayıcının adı Junior. Sezgisel bir arayüze sahip. Tam ekran web deneyimi sunuyor ve sekmeler ortada yok.
Mozilla Junior, sıradışı bir tarayıcı olarak öne çıkıyor ve bu haliyle mobil uygulamaların kendini web tarayıcılara bırakabileceği fikrine ilham veriyor. Bir web sitesi görüntülerken tarayıcı üzerinde sadece 2 düğme görüyorsunuz. İşlevsellik bu iki düğmeye yüklenmiş durumda.
Bireylerin görüş ve yorumlarını en kolay ve en etkili şekilde diğerlerine ulaştırmak adına internet çok önemli bir rol oynuyor. Fakat bu rol ne yazık ki herkesi aynı oranda memnun etmeyebiliyor. Özellikle karşıt görüşlere ve eleştiriye tahammülü düşük seviyede olan kurumlar, internette paylaşılan bu içerikleri kontrol altına alabilmek için yoğun çaba sarf ediyor.
Doğası gereği interneti bu şekilde kontrol altına alabilmek çok kolay değil. Diğer yandan bu çabaların belli bir kısmı da haklı itirazlar. Kişisel hakları ihlal, nefret söylemi, hakaret ve aşağılama gibi kabul edilemeyecek yorumlar da internetin sağladığı aynı kolaylık nedeniyle eskiye göre daha kolay göz önüne çıkabiliyor.
Google, kendi servisleri üzerindeki bu tip kabul edilemez içeriği kaldırmak için dünya devletleri ile yakın bir çalışma sergilemeye çalışıyor ama son yayınladığı rapora göre sansür talepleri çok hızlı artıyor ve ifade özgürlüğü giderek daha fazla tehdit edilmeye başlıyor.
Yeni medya mı sosyal medya mı tartışmaları çok hararetli tartışmalar açmıyor ama artık “sosyal” kelimesinin internetteki anlamı değişmeye başlıyor gibi. Yeni bir araştırma internetteki sosyalliğin gerçek hayatı ne kadar etkilediğini, gerçek hayattan pay aldığını gösteriyor.
Schools.com‘un derlediği bilgilere göre Amerikalılar cepten her ay 441 dakikasını Facebook’a harcıyor. Webde geçirilenden süre ise 391 dakikada kalıyor.
Her girişim büyük bir hayal ile yola çıkar ama çok azı bu hayallerin gerçekleştiğini görebilecek kadar uzun süre yaşantısını sürdürebilir. Yapılan araştırmalara göre her 12 girişimden sadece 1 tanesi başarılı kabul edilebilecek olgunluğa erişebiliyor. Peki geri kalan 11’i bu işi neden başaramıyor?
Bu sorunun pek çok farklı yanıtı olabilir ama Startup Genome’un ABD’de mercek altına aldığı 3.200 girişime dair veriler girişimlerin özellikle ölçeklendirme, yani büyüme aşamasında sorun yaşadıklarını ortaya koyuyor.
Bunun nedeni ise girişimin ilk dört aşamasının son sırasında yer alan ölçeklendirme noktasına gelene kadar yapılan hatalar…
"Google’lamak" diye bir kelime türeten kullanıcılar, gerçekleştirdikleri aramaları yazılan birkaç kelimeden ve saniyeden ibaret sanabilir. İşin perde arkasında kısa bir sürede gigabytelarca dizin araması var.
Google’ın saliseler içerisinde neler yaptığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Google, saniyenin yaklaşık dörtte birinde 2 milyon 500 bin km’lik yol kaydediyor. Kısaca dizinlerinin ülkeler arasında ışık hızında bir tur attığını söylemek mümkün.